Makale
Mısır’dan bir ‘Heykel’ geçti
GeçtiÄŸimiz hafta medya dünyası mühim bir duayene veda etti; Muhammed Hasaneyn Heykel. El Ahram gazetesinin beyniydi. El Ahram’sa, Arapça konuÅŸup düşünen kamuoyunun omurgası anlamında bir jeneratör demektir. 1923 doÄŸumlu Heykel, 100 yıla yakın sürdüğü hayatında Mısır’ın krallık sonrası ilkin Frankafon, ardından Sovyetik ve en son Americano etkilerle nasıl da savrularak “adam edildiÄŸinin”/ “edilemediÄŸinin” hem en yakın “ÅŸahidi” hem de “kahya”sı idi...
1- Dönüşümün “Kahyası” idi... Pakistan’da Cinnah, Ä°ran’da Rıza Pehlevi, Türkiye’de Cumhuriyet dönemleriyle dikte edilen uluslaÅŸtırma projelerinin benzeri bir BatılılaÅŸma serüveni Mısır’a da tabik edilmiÅŸti ve bunun aktörü Nasır’dı. Muhammed Heykel, Nasır’ın yakın arkadaşı olması hasebiyle Mısır modernleÅŸmesinin kozasını örenlerdendi. Nasır ona El Ahram’ı dolayısıyla Arapça medyayı, algı dünyasını, göz ve görme biçimlerini, kör noktaları ve görülmemesi icap eden alacakaranlıkları kitlelere öğretme görevini vermiÅŸti. Bir tür propaganda bakanı gibi görev gördü uzun yıllar. Sosyalistler BirliÄŸi’ni kurdu. Geleneksel dini bilginin
yararsızlığına, uyuÅŸturucu ve geri bıraktırıcı etkisine itiraz etti. Mısır tarihini Firavunlar Döneminden ibaretleÅŸtirmek adına Ä°slam ve Osmanlı’ya reddi miras fikrini besledi. Mısır Ordusu’nun kurulması ve Petrol Bağımsızlığı konularında aktif adımlar atılmasına önayak oldu. Sadece Arap dünyasıyla deÄŸil Afrika ülkeleriyle de Sovyetler BirliÄŸi’ndekine benzer sosyalist birleÅŸik çatı kurulabileceÄŸini düşündü...
2- Mısır’daki dönüşümün “Åžahidi” idi... Nasır sonrası baÅŸa geçen Enver Sedat’la barışık olmadı politik dili. Kurulmasında çok çaba sarf ettiÄŸi istihbarattan canı çok yandı bu dönemde. Oysa Sedat da Nasır’ın ihtilalci subaylar grubundandı. Yalnız bir farkla ki Nasır ne kadar sosyalistse, Sedat o kadar Americanoydu... Heykel, Sedat’ın uÄŸradığı suikastten kısa bir süre sonra, ancak çıkabildi atıldığı hapishaneden...
***
1979 Ä°ran Ä°slam Devrimi’nin önemli göstergelerinden birisi Tahran’daki Amerikan Elçilik binasının üniversiteli öğrenciler tarafından kuÅŸatılmasıydı. Bu öğrenciler solcu, sosyalist öğrenciler olarak görülüyordu. Elçilikteki pek çok belgeyi yayınlamaya baÅŸlayan öğrenciler ABD’nin Ä°ran’daki ağır tahakkümünü ve casusluk kayıtlarını tüm dünyaya duyurmuÅŸlardı. Muhammed Heykel tam bu zorlu koÅŸullarda öğrencilere yazdığı mektupla, elçilik binası basarak kendilerini dünyadan soyutladıklarını, haklı pozisyondayken haksız bir yalnızlığa maruz kalabileceklerini dile getirdi. Ama öğrenciler onu, Ä°ran’ın ve Ä°slam’ın derdine yabancı olmakla nitelediler ve dinlemediler... (Yıllar sonra o kuÅŸatmada görev almış öğrencilerden birisiyle görüştüğümde -bir kadın bakandı- çok gençtik ve tecrübesizdik diyecekti)
Birbirinden kopuk gibi duran bu hatıraları bir Pazar günü niçin döktüm önünüze...
Hayatı iki uçlu bir tahterevalli gibi görmeyi bırakmak gerek belki de... Bir tarafta ABD bir tarafta Rusya var ve biz ölümcül bir rulette ikisinden birisini seçmek zorundayız diye düşünüyoruz çoğu kez. Oysa böyle bir şey yok...
Zaman, yerleri deÄŸiÅŸtirebiliyor.
Zaman, dün rakip ve düşman gibi duranları, bugün yan yana taşıyabiliyor.
Zamanın karşısında bütün heykeller yıkılıyor...
***
Suriye krizinde Türkiye karşısında Rusya ve ABD el ele omuz omuza... “Uluslararası kamuoyu”, “diplomatik ittifak”, “koalisyon” gibi deÄŸer verilen kavramların içini boÅŸaltma bahasına, politika sözlüğünde yeni evreye geçtiler. Bu yeni evrede, aslında düne dair kutuplaÅŸmaların göstermelik olduÄŸu, düne has ezberlerden olan Amerikan/Sovyet veya Batı/DoÄŸu bloklaÅŸmasının dönemsel olarak anlam yitirdiÄŸi gerçeÄŸiyle karşı karşıyayız...
Türkiye bu yeni konsepti de dikkate alarak yeni ittifaklar aramakta elbette haklıdır. Gerek OrtadoÄŸu’da Suudi Arabistan ve Katar ile yapılandırılan gerekse Latin Amerika’da süren arayışlar bu baÄŸlamda oldukça anlamlıdır. Bu hızlandırılmış ittifak arayışlarına Japonya’nın da ekleneceÄŸi aldığımız haberler arasında...
Henüz yorum yapılmamış.